Nerdeee, efendim nerdeee… / Kandıralı Fethi
Nerdeee, efendim nerdeee... / Kandıralı Fethi
Ben , eski, KANDIRA ve ramazanlarının daha çok, KIŞ a denk gelenlerini anımsıyorum...
İkisi içinde ESKİ kelimesini kullandım ki, hak vereceğinize, eminim..
Hani öyle başlar yaa, sözler..
nerdeee, efendim nerdeee...
diye...
Adapazar-izmit yol ağzı..
Jandarmanın ve Ali Ahmet Güneş lerin
Benzinliğinin tam önü..Diğer tarifle, Akçakoca yolu sağda, Hastane yolu solda...
İşte o yolların, tam ortasında, ağzı soba borusu kadar, odundan bir kuyruğu olan, demir borunun içine sıkıştırılmış, barutun patlatılmasının ,GÜMLEMESİ ile İFTAR açılırdı..
Ses çırlakdanda-göçmenlerdende duyulurdu..Camilerde haporler, daha henüz dünyaya gelmemişti..Zaten o devirde , bırakın Kandıra yı, memlekette şu an var olan, hiç birşey yoktu..
KANDIRA da tek olan fırından, çıkmış pideler eşliğinde, maşınga-guzine ve mangallarda vede hemen her evde olan, ocaklarda yapılmış yemekler, ile açılırdı İFTAR ...
Aygaz mı, o ne yaaa.....
Arnavutlardan alınmış TAHİN-PEKMEZ , yemeğin arkasından masaya- yer sofrasına getirilirdi..
İki manav vardı, topu topu..Hasan çavuşların Muzaffer vede Kovboy Mehmet abimler..Meyvalar onlardan....
Yemekten sonraya, misafirlerle..
Sooona - çocuklar ders yapardı, tahta bavullar üzerinde..Bir taraftan pilli radyolarda Orhan BORAN ve YUKİ dinlenirdi..Ortalık toplanırken, orucun verdiği yorgunlukla,birer - ikişer komşular gelirdi, el fenerleri ile..Belliki çarşı camiine teravihe gidilecek, kadın-kadına..
Biz çocuklar, daha çok okulun tatil olduğu , günlerin bi evveli gecelerinde giderdik camiye..Ne bileyim , öyle gönderirdi babam..
- Bu gece olmazz, yarın mektep var, derdi.
Kış geceleri uzun yaa.Teravih bitiminde, insanlar yine bir komsuda buluşur, çocuklar bii odada, büyükler bii odada muhabbetler yapılırdı..Bixim evde böyle idi, en azından..
DAVUL sesiyle uyanırdık.SAHURA...
Hemen cama veya balkona çıkıp, davulcuya bakmaya..Arkadaşımdı Sabri, şuan bile ayakkabı boyacılığı yaptını biliyorum Kandıra da..Davulu o çalardı..Hızlı adımlarla , bi çırpıda geçerdi, bizim evin önünden..ArkasındaNesip Özoğul ve kutu Sedat , bazı geceler gırgırına ona takılırdı..
Alt katta mangalda yapılmış ıspanaklı - peynirli böreğin kokusu , gecenin karanlığını delerdi sanki..Ahhh anacım.
CIZGILI PİCAMA larla otururduk sofraya..Sobanın üzerindeki çaydanlığın, ağzından fışkırırdı sular..Mırıl mırıl kanuşulurdu, sessizce..Eeee uyku mamurluğu var..
Perde aralığından bakardı annem..
- Zeynepler, Mine Öğren kalkmış,Kezban ablalar kalkmış derdi..
- aaa, Feride abla uyanamamış , git Fethi camını çal , uyandır......
Sabah ezanın , haporlörsüz çıplak sesi, daha bir hoş gelirdi kulağımıza..
Hadi "SU "yunuzu için....
diyerek son direktifler eşliğinde.
ORUÇ BAŞLARDIIII.
O günde....
Bu günde...
Allah kabul etsin.
Kandıralı Fethi
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.